İlk motorum olarak uzun araştırmalar ve kısıtlı bütçem ile satın alıp 2 sene/15bin kilometre kullandığım motosikletimdir kendisi.
30 yaşından sonra Motosiklet hayatımda nasıl bir yer tutacak, henüz hiç bir fikrim yoktu. (Ama tahmin de ediyordum)
Ne alacağıma karar vermeye çalışırken rakipleri Yamaha YBR125 ve Honda CBF150 idi benim için o zamanlar. Alternatif Çin’li hacimdaşları ile ilgilenmemiştim. Zira yaşayabileceğim potansiyel sıkıntıların beni motordan soğutmasından korkmuştum. Bajaj, Hero gibi Hindu kardeşler henüz satılmaya başlamamıştı o zamanlar. 3bin civarı bir bütçe ile, yolda kalmaktan korkmayacağım ve vasat beklentilerimi karşılasın diye piyasaya yeni çıkmış bu motoru tercih ettim.
Peki ne buldum?
Birincisi, ikinci el yuvarlak farlı YBR almadığım için pişman oldum 🙂
Çirkin bu motorlar, hepsi çirkin. yuvarlak farı olsa tahammül edebilirdim ama olmadı işte.
İkinci olarak performans dersek, rampa aşağı, üstüne kapaklanıp 125 km hıza çıkmışlığım var. Ama son hızı, otoban sürüşü yapmak için son derece yetersiz. Herhangi bir yerde bu sorun olmayabilir ancak İstanbul için tehlikeli.
- Titreşim konusunda bir dünya markası. Tabii çin motorlarıyla karşılaştırmıyorum ama CBF150 ve YBR’nin yanında titriyor bu motor.
- Yakıt konusunda gerçek bir cimri.
- Parçası ucuz ve bol.
- Devir saati olmaması bir dezavantaj iken vites göstergesi yeni başlayanlar için daha büyük avantaj.
- Otoban sürüşü yapmak zorunda kalmayacaksanız 125-150cc aralığı, motosiklete başlamak için de, uzun vadede de güzel bir seçim.
Yine de YBR bakın siz. Gerek yok YBR varken. (Yuvarlak farlı tabii ki)